hayat

Monday, December 25, 2006

YOLCU
Babasının ölümünü üzerinden neredeyse üç ay geçmişti ama hala kendini toparlayamamıştı.Baba oğuldan ziyade arkadaş gibiydiler ve onu ansızın kaybetmeyi bir türlü kabullenememişti.Ayrılıklar hep hüzünlü gelirdi ona.Ablasını Afyon’a gelin gönderdikleri gün annesiyle birlikte ne kadar ağladıklarını sadece ikisi bilirdi. Ahmedin en yakın arkadaşı bu havayı biraz olsun dağıtırım düşüncesiyle onu ziyarete gelmişti. Ankara’nın dondurucu soğuğuna aldırmadan dolaşmışlardı sokakları.Tamer bu ziyaretin ardından istanbul’a dönüyordu.Ahmet çok seviyordu arkadaşını, hiç yanından ayrılmasın istiyordu ama gidiyordu işte.Bir hafta sanki bir gün gibi geçivermişti.Ahmet bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamadığı gibi 27 yılın nasıl geçtiğinin de hiç farkına varamamıştı .Onca zaman hep bir koşturmaca, hep bir telaşe içinde akıp gitmişti.Aslında vaktin geçmesi için ekstra bir çabada göstermiyordu.Kendini hayatın akışına bırakması yetivermişti.İşte bir ayrılık vakti daha gelip çatmıştı ve yolculara otobüse binmeleri için son uyarı yapılıyordu.Bu son anonsun ardından birbirlerine baktılar.İkisinin de gözlerinde maalesef ayrılık vakti geldi der gibi bir ifade vardı ama tek kelime konuşmadılar. Bazen bakışlar ve hisler her şeyi anlatıyordu. Son defa coşkuyla sarılıp tek vücut oldular. Uzun bir sarılmaydı bu, hiç bırakmak istemediler sanki.Arkadaşına otobüsteki koltuğuna kadar eşlik etti ve vedelaştı. Otobüsten indi ve canından çok sevdiği arkadaşına otobüs uzaklaşırken son bir kez el sallayabilmek için beklemeye koyuldu. Otobüsün hareket saati gelmiş hatta geçiyordu ama henüz bir hareketlenme görülmemişti.Belli ki yolculardan bir yada bir kaçı gelmemişti. Muavin arayan gözlerle etrafa baktı. Bakışlarından, otobüs yola çıkmadan önce son bir defa bu yöne doğru gelen eli çantalı birisini aradığı kolayca anlaşılıyordu. Bu duruma sevinmişti.Beş dakikada olsa arkadaşını izlemeye devam edecekti.Tamer yukarda Ahmet aşağıda işaretlerle anlaşmaya çalışıyorlardı.Uzun yıllar önce tanışmışlardı ve birbirlerini çok seviyorlardı.İlerleyen yıllarda kader yolarını ayırmış, birisi İstanbul’a diğeri Ankara’ya savrulmuştu.Ahmet Cam kenarında oturan arkadaşını izlerken dalıp eski yıllara gitmişti.Küçükken arkadaşıyla oynadığı oyunları, taksi ziline basıp kaçtıkları için sonra çok pişmalık duyduklarını, bahçede gürültü ettikleri için onlara kızan komşularını ve çocuğu olmadığı için çocukları çok seven ve bir defasında camını kırmalarına rağmen onlara hiç darılmayan melek yüzlü şakire teyzeyi hatırladı.Eşi,biricik hayat arkadaşı Ekrem amca vefat edince ne kadarda üzülmüştü şakire teyze için. Birden muavinin sesiyle kendine geldiğini fark etti. “Abi yolcumusunuz ?” diyordu. Demek ki eksik yolcu bulunamamıştı ve artık otobüs harekete geçiyordu. Muavin son bir ümitle ona sormuştu anlaşılan. Abi yolcumusunuz sözü onu hem kendine getirmiş hemde çok ötelere götürmüştü.Ses kafasının içinde sürekli yankılanıp duruyordu.Hayır ben yolcu değilim demek istemiş ama hiçbir şey söyleyememişti.Sanki dili tutulmuştu.Abi yolcumusunuz sorusuyla muhatap olunca adeta kafasında şimşekler çakmıştı.Soğukta ağzından çıkan buharın hafifçe yağan yağmurun arasından ilerlemesini izlerken birden başını kaldırdı ve bulutların arasından yer yer yıldızların göz kırptığı karanlık gökyüzüne baktı.Bu birkaç saniye içersinde, aslında onunda bir yolcu olduğunu ve bu dünya denen devasa vasıta üzerinde hakkında takdir edilen hayat süresi kadar yolculuk ettikten sonra ahirete gideceğini düşündü.Bu 27 yıllık hayatında ilk kez aklına geliyordu.Bir gün onunda yolculuğu sona erecek ve sevdiklerinden ayrılıp sonsuzluğa varacaktı.Birden şaşkınca yüzüne bakan muavine evet bende yolcuyum diye haykırmak istedi ama bunu da yapamadı.Boğazı düğümlenmişti ve yutkunamıyordu.Sadece sıcak bir tebessümle yanıt verebildi.Onun yolcu olmadığına kanaat getiren muavin otobüse döndü ve yavaşça hareket edip uzaklaştılar.Arkadaşına el sallayarak onu uğurladıktan sonra evin yolunu tuttu.Keşmekeş akşam trafiğinin de katkısıyla eve vardığında Tamer’in yolun bir saatlik kısmını şimdiden katetmiş olduğunu gördü.O sıra kendi yolculuğunun ne kadar süreceğini bilmediğini düşündü.Yorucu bir günün ardından sonunda yatağına uzanmıştı.27 yıl sonrada olsa kendi yolculuğunun farkına yolculuk sona ermeden varmış olmanın huzuruyla artık iyice ağırlaşan gözkapaklarını kapatıp uykuya daldı.